VEYSEL KARANİ HAZRETLERİ'NİN HAYATI
Hz. Veysel Karani`nin 555-560 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir.
Doğum yeri Yemen`in Karen Köyü`dür. Soyu Yemen Kabilelerinden
Muradoğulları`ndan gelmektedir. Babasının ismi Amir`dir. Kendisinin asıl
ismi Üveys Bin Amir-i Karenî`dir. Karen Köyü`nün bir mutlu seherinde dünyaya
gelen küçük Üveys, Muradoğulları`ndan Amir`in mütevazı evini mutlulukla
doldurur. Dört yaşında iken babası vefat eder. O, annesinin başka kimsesi
bulunmadığından bin bir güçlükle herhangi bir tahsil görmeden, semavi
dinlere ve kitaplara ait herhangi bir bilgisi olmadan büyür.
Üveys büyüdükçe kendisinde doğuştan mevcut olan Tek Tanrı`ya İnanç hissi de
gelişir. Onu kimse anlamaz, söylediklerine güler, alay ederler. Kendisini
anlayan, dinleyen, derdine ortak olan tek insan annesi idi.
Gönlü ulvi hislerle kaynaşan ve artık çalışıp annesine bakabilecek çağa
gelen genç Üveys, bir iş aramaya koyulur. Sonunda kendisine en uygun işi
seçer. Kendisiyle alay eden, kendisini anlamayan insanlardan uzaklaşmak ve
kendi iç dünyasıyla başbaşa kalabilmek için deve çobanlığı yapmaya başlar.
Hz. Veysel Karani deve çobanlığı yapmaya başlayınca ihtiyar ve hasta annesi
olmasa deve otlattığı sakin vadilerden Karen`e inmeyi hiç istememektedir.
Kendi uzletgahında Allah ile başbaşa kalmaktan bir an olsun ayrılmak
istememektedir. Artık Hz. Veysel Karani`nin ufku öyle geniş, aydınlık, gönlü
öyle duyarlıdır ki, her an bir kurtarıcının haberini beklemektedir.
Ve beklediği kutlu haber çok geçmeden kendisine ulaşır. Bu haber Allah`ın
son Peygamberi Hz. Muhammed`in zuhur ettiği ve insanları Hak Din davet
ettiği haberidir. Hz. Veysel Karani bf haberi duyunca hiç kimsenin irşad ve
teşviki olmadan Müslüman olur, İslam`a ve Hz. Muhammed`e gönülden bağlanır.
Annesine de Kelime-i Tevhid i bizzat kendisi öğretir.
Hz. Veysel Karani Müslüman olunca yüce peygamberin nurlu yüzünü görebilmek
aşkıyla yanar tutuşur. Hz. Veysel Karani, Allah Resulü`nü görme arzusunu
birkaç defa pek sevdiği annesine açarsa da, çok ihtiyar ve âmâ (kör) olan
annesi, kendisine bakacak kimse olmadığından izin vermez. Hz. Veysel
Karani`nin yaşı kırk ın üzerine gelir. Oğlunun gönlünde patlayan
yanardağları çok iyi hisseden anne, çaresiz ancak Medine`ye gidip hemen
gelmek, Hz. Peygamber`i orada bulamayacak olursa teşriflerini beklemeden
dönmek şartıyla kendisine izin verir.
Gönlü Allah aşkıyla, Peygamber muhabbetiyle dolu olan Hz. Veysel Karani,
izin alınca durmaz ve Medine yollarına koyulur. Issız vadiler, dağlar,
tepeler, kızgın çölleri aşar ve Peygamber beldesi Medine ye ulaşır. Hz.
Peygamber in evine giden Hz. Veysel Karani, Peygamberimizi evde bulamaz.
Peygamber Efendimiz o sırada Tebük Seferi ndedir. Peygamberimizi bulamayınca
çok üzülür. Hz. Veysel Karani, annesine verdiği sözü hatırlar. Hz. Aişe (R.A
ye Kainatın efendisine selamımı söyleyiniz. Cennet sabahlarını andıran
mübarek yüzlerini doya doya görmek isterdim. Lütfen, içimin aşk-ı Muhammed i
(S.A.V.) ile yandığını, gönlümün bitmez niyazını bildiriniz Diyerek ayrılır
ve tekrar Yemen yolunu tutar.
Peygamber Efendimiz seferden dönünce Hz. Aişe ye şöyle hitap ettiler:
Ya Aişe, evimize hangi ulu kişi geldi? Bu Rahmani kokular, bu İlahi lezzet
nedir?
Ey Allah ın Resulü; Yemen Oymağı ndan Karen Köyü nden Üveys adında bir zat
sizi ziyarete geldi. Mukaddes Cemâlinizin bağrı yanık aşıklarındanmış. Zat-ı
âlinizi bulamayınca çok üzgün bir halde ayrıldı. İşte o adam gittikten sonra
evin içinde bu ulvi kokuları hissettim.
Ya Aişe, sen o zatı gördün mü?
Evet ey Allah ın Resulü. Sağ gözümün ucu ile baktım.
Öyleyse o gözünü bende ziyaret edeyim. Görüşün ve gördüğün mübarek olsun Bir
müddet sonra Mescid-i Nebevi ye geçen Resulullah, Sahabelerine seslendiler;
Müjdeler olsun, Üveys i gören gözü ziyaret ettim, gelin siz de benim gözümü
ziyaret edin.
Ve buyurdular; Bana Yemen tarafından rahmani kokular geliyor. Şüphesiz tabii
nin en hayırlısı Üveys tir
Resulullah son hastalıklarında Hz. Ömer, Hz. Ali ve Hz. Aişe ye vasiyet
buyurdular :
Benden sonra arkamdaki hırkamı, Üveys e veriniz Yine Resulullah buyurdular
Benim ümmetimde Üveys adında bir kişi vardır. Kıyamet gününde Rebia ve Mudar
Kabileleri nin koyunları tüyü sayısınca günahlı kişilere şefaat edecektir
Resulullah ı göremeden tekrar Karen e dönen Hz. Veysel Karani yine deve
çobanlığı yapmaya devam eder. Yine Karen halkı ona divane gözüyle bakar ve O
nunla alay ederlerdi. O yine herkesten uzak kendi uzletgah ında
ibadetleriyle meşgul olur, gönlü Allah aşkı, Peygamber sevgisiyle dolar
taşardı.
Peygamberimizin vefatından sonra Hz. Ali ve Hz. Ömen Üzeys Hz ni bulur ve
Peygamberimizin vasiyeti üzerine Hırka-i Şerifi Hz. Veysel Kanani ye
verirler. Peygamberimizin hırkasının Hz. Veysel Karani ye verilmesinden
sonra ve Peygamberimizin O nun hakkındaki övgülerinin duyulmasından sonra
Hz. Veysel Karani nin gözünde değeri artar, herkes ona hürmet eder.
Annesi vefat etmiş bulunan Hz. Veysel Karani nin yüceliği bu hadiseden sonra
Karen de bilindiği ve kendilerine olan hürmet arttığı için köyden
ayrılırlar. Kûye’ye giderler.
Hz. Veysel Karani nin Kûye ve Basra taraflarındaki hayatı da eskisi gibi
yine ıssız vadilerde, tabiatın kucağında ve kendi uzletgahında Hakk a
niyazla geçmektedir.
Hz. ali nin halifeliği sırasında iki Müslüman grup arasında çıkan Sıffin
Savaşı nın hazırlıkları esnasında Hz. Ali tarafında, safında savaşa
katılması ricasıyla Medine ye davat edilirler. Memnuniyetle bu davete icap
eden Hz. Veysel Karani hemen Medine ye hareket ederler, daha sonra da Hz.
Ali nin yanında Sıffin Savaşı na katılırlar.
Sıffin Savaşı esnasında Veysel Karani de yaralanarak, Hicret in 37.
Senesinde (Miladi 657) Şevval ayının 18. günü Fırat Nehri kenarında savaş
meydanında şehit olur.
Sıffin Savaşı nda şehitlerin büyük çoğunluğu savaşın olduğu yerde toprağa
verildi. Şehitlerini memleketlerine götürmek isteyenler için tabutlar
yaptırıldı. Şehitlerin içinde Hz. Veysel Karani de vardı. Mübarek naaşı için
üç ayrı kabile toplanmış ve sahip çıkmışlardır. Şehit birdi, ancak sahipleri
üçtü. Saatlerce tartıştılar. Ne var ki, hiçbir kabile diğerini tatmin edip
inandıramadı. Sonunda iş Hz. Ali ye ulaşınca O, olayı islami açıdan
anlatmaya çalıştı. Hz. Veysel Karani nin köken itibariyle Yemen li olduğunu
ve Yemenlilere verilmesi gerektiğini belirtti. Ancak, diğer iki kabile bu
teklife razı olmadılar. Hz. Ali kur a çekme teklifinde bulundu ise de buna
da razı olmadılar. Bunun üzerine Hz. Ali Peki, dedi... Veysel Karani ;nin
mübarek naaşını ben korumaya alıyorum... Yarın görüşürüz. dedi ve her üç
kabile başkanları dağıldılar. Hz. Veysel Karani son kerametini gösterdi ve
sabah kalktıklarında her üç kabilenin tabutlarında da göründü. Her kabile
birbirinden habersiz naaşın kendilerine verildiğini zannederek sessizce
naaşı alarak, biri Yemen yolunu, biri Şam yolunu, biri de Bitlis yolunu
tuttu.
Allah aşkının potasında eriyen Veysel Karani Hz nin kerameti böylece yeni
olayların çıkmasını önler. Rivayetler O nun şahadetini ve kerametini böyle
anlatır. Ancak, her şeyi bilen yüce Allah tır. O nun defni ve mezarıyla
ilgili anlatılanlar birer rivayete dayanır. Nereye ve nasıl defnedildiği
konusunda kesin bir bilgi yoktur. Nerede olduğunu ancak yüce Allah bilir.
4 Ekim 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder